Ekran süresi… Bu kelime son zamanlarda kafamızı o kadar çok meşgul ediyor ki, bazen kafamız karışıyor, ne kadar doğru olduğunu bilemiyoruz. Benim gibi, çocuğunun sürekli telefona ya da tablete yöneldiğini gören bir anne ya da baba, bu konuya kayıtsız kalamıyor. Ama işin garip tarafı, bir taraftan da kendi ekranımızdan kopamıyoruz, değil mi? Bir de öyle bir dönem ki, çocuklar neredeyse her şeyin dijital versiyonunu öğreniyorlar, ama acaba gerçekten dengede tutabiliyor muyuz?
Geçenlerde, en yakın arkadaşım da bu konuda kafasını toparlamaya çalışıyordu. “Bazen o kadar çok dikkatimi dağıtıyor ki telefon, çocukla vakit geçiriyorum derken bir bakıyorum saatler geçmiş.” demişti. Kendimizi suçlu hissediyoruz, ama aslında bu dönemin zorluklarına da hak vermek gerek. Teknoloji bu kadar hayatımızın içinde, onu tamamen dışlamak mümkün mü? Belki de soru, bu dengeyi nasıl sağlayacağımız.
Benim şunu fark ettiğim bir şey var: Ekran süresini sınırlandırmak, aslında sadece bir saat kısıtlaması koymaktan çok daha fazlası. Kendimize “Hadi, şimdi bir saat telefonumuzu kenara koyuyoruz” demek kolay, ama bir de arka planda, çocuklarla o “gerçek” iletişimi nasıl kuracağımızı bilmek önemli. Hani o “telefonu bıraktık, ama birlikte kaliteli zaman geçiriyoruz” anları var ya, işte onlara odaklanmak lazım.
İlk başta ben de “Ya ne kadar saçma, çocuk bir şeyler izlesin, bırak ben de işimi yapayım” gibi düşüncelerim oldu. Ama sonra fark ettim ki, gerçekten o ekran başında geçen zamanın uzunluğu, hem çocuğu hem de beni etkiliyor. Çocuk ekrandan biraz uzaklaştığında, farklı bir dünyaya adım atabiliyor, hayal gücüyle bir şeyler yaratabiliyor. Ve evet, hepimiz biliyoruz ki çocuklar ne zaman eğlenceli bir şey yapsalar, biz de onlarla birlikte oynamak istiyoruz. Yani, bir şekilde teknolojiyle hem baş edebilmek hem de ondan uzaklaşmak mümkün.
Benim önerim, teknolojiyi bir tür “ödül” gibi görmek. Yani, önce birlikte keyifli bir aktivite yapalım, sonra “Evet, biraz ekran zamanı da olabilir” diyelim. Ama bu “biraz” kısmını çok esnetmeden, net sınırlar koyarak. Bazen bu düzeni sağlamak çok zor oluyor, ama işte günün sonunda hem biz rahatlıyoruz, hem çocuklar daha dengeli bir şekilde teknolojiyle tanışıyorlar.
Sana da tavsiyem, sadece bu konuda sabırlı olman. Her gün bir adım daha atıyorsun. Bu dengeyi kurarken zorlandığında kendini suçlama, çünkü bizler de insanız ve hayat her zaman mükemmel olmuyor. Sadece farkındalığa sahip olmak ve sürekli denemek önemli. Çocukların gelişimi ve bizim onlarla geçirdiğimiz zaman, sonunda teknolojiye karşı kazandığımız “dengeyi” sağlıyor.